5 Mar 2008 Eklendi
FİKİR VE SANAT
Medeniyetlerden devlete ve siyasi hareketlere kadar bütün sosyal müesseselerin temelinde fikri öz bulunmaktadır. Bu müesseselerin gücü, canlılığı ve gelişmesi de fikrin işlenmişliğine bağlıdır. Sanat, fikirlerin işlenmesinde, insana ve Allah’a yönelişte, beşer ufkunun genişlemesinde en önemli faliyetlerinden biridir. Sanat insanı doğruya, iyiye ve güzele yöneltmektedir.
Sanatçı,sahip olduğu engin kültürle birlikte olağanüstü sezgisi sayesinde eserler verir. Çok defa sanatçının heyecanı ve sezgisel fikirlere öncülük etmiştir. Fikirlerle sanatın birlikte geliştiği toplumlarda tekamül süratlenmekte, medeniyetlerin kendi sanatına da yaratması, fikirle sanat arasındaki kopmaz ilişkilerden doğmaktadır.
Bir Türk-İslam medeniyeti sadece ilim ve kamu idaresinden ibaret değildir. Şiir, musiki, tezhip, hat ve nesir sanatları bu medeniyetin estetiğini ortaya koymuş, medeniyeti zenginleştirmiştir.
Aynı durum Batı içinde geçerlidir. Bir Rönesans sanatı olmasaydı bir Batı medeniyetinden bahsetmek mümkün olmayacaktı. Fransız ihtilali sadece ihtilalcilerin değil, hatta öncelikle ihtilalin temelindeki fikirleri yoğuran fikir ve sanat adamlarının eseridir.
Çağımızda sanat, büyük sezgiler sayesinde insanlığın ufkunu genişletmekte, arayışlarını ortaya koymaktadır.
Biz, kendi klasiklerimizde bulunan kainat ve insan anlayışını geliştirip çağımıza hitap ettirmek için fikir ve sanat teşvikini zaruri olması ve gelişimine destek olunması gerekmektedir. Sosyal içtimai yapının ve politikaların bir yanının ilim, bir yanının güzel sanatlar olmalıdır.
Resim, Mimari, heykeltıraşlık, Musiki ve Edebiyat bir kültürün yaratıcı dehasını temsil etmektedir. Eğer milletimizin ve insanlık yeni ufuklara yönelmek ihtiyacı duyuyorsa, güzel sanatların bunda büyük rolü olacaktır.
Tefekkür ve sanat özel kabiliyet gerektirir. Bu kabiliyetin gelişip eser verilmesi ve böylece milli kültürün zenginleşmesi için fikir ve sanata muhtaç olduğu ortamı meydana getirmek devletinde toplumunda görevidir.
Gerçekten de tarihte bugün fikir ve sanat hammaddeleri kendi hürriyet mücadelesi ile birlikte gelişmiştir. Fikrin ve Sanatın gelişmesi, hürriyete çok zaman öncülük etmiştir.
Zira fikir ve sanat ancak hürriyet ortamında geliştiğine göre, milletlerin gelişmesi de aynı ortama bağlıdır. Sanatın, düşüncenin ve fikrin açaçağı yeni ufuklar, daima milletler için gelişmecilik heyecanının kaynağı olmuştur.
Gerçekten de milletlerin büyük gelişme çağları, fikir ve sanatın üst üste dailer çıkarıp hamleler yaptığı çağlardır.
Türk-İslam medeniyetinin canlı ve gelişme halinde olduğu çağlarda, büyük devlet adamlarının yanında Sinan ve Kemal gibi mimarlar, Baki, Fuzuli, Karacaoğlan gibi nesirler, Zembilli Ali Efendi, İbn Kemal, Ebbusuud Efendi gib büyük ilim ve fikir adamları görülmektedir.
Batı’nın hamlesinde Dante’nin, Leonardo’nun, dahi müzisyenlerin, filozofların bulunması, Batı edebiyatının en canlı devrini bu medeniyetin bu gelişme çağlarında yaşamaş olması ilgi çekmektedir. Batı Romantizminin büyük ismi Victor Hugo’nun Waterloo savaşını tesadüflerle izah ederken, milletlerin asıl güçlerinin fikir ve sanattan kaynaklandığını vurgulaması, gelişen bir medeniyette fikir ve sanata duyulan saygıyı göstermektedir.
Romantizm ruhları alevlendirirken, edebi realizmin dikkatleri tabiata ve topluma çevrilerek gelişmeyi hızlandırmıştır.
Bizim tarihimizde de başkentler büyük fikir, ilim ve sanat adamlarının toplandığı, büyük itibar gördükleri yerlerdi. Ali Kuşçu’nun Türkistan’dan Osmanlı sarayına gelip büyük itibar görmesi, hayat enerjisinin, fikre ve sanatta verilen öneminin canlı bir ifadesidir.
Marksizim iktidar olduktan sonra fikri ve sanatı boğduğu gibi kendini bile kısırlaştırmıştır. Çünkü Marksist rejimde insana ve hürriyete inanmamıştır. Bugün de sosyalist ülkelerde insanın ve hürriyetin kavgasını fikir ve sanat adamları yapmaktadır. Nazi döneminde, büyük bir felsefe ve sanat geleneğine sahip olan Alman kültürünün kısırlığa mahküm edilmesi, fikir ve sanatla hürriyet arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
Türklerin klasik kültürünün, çağdaş tekniklerle ve çağın meselelerine doğru gelişmesi milli kültürümüzü ve şahsiyetimizi güçlendirecektir. Böyle bir fikir ve sanat hamlesi, insanlığın kültür hazinesine büyük katkıda bulunacaktır. Allah-Kainat-tabiat-toplum-insan ilişkilerinde beliren bunalımın insanlığı yeni ufuklara, yeni arayışlara yönelttiği bu çağda, başaracağımız böyle bir hamlenin insanlık için evrensel değerde bir medeniyet sıçraması sağlayacağı kesindir.
Yalnız devlet politikasının fikir ve sanat teşvik etmesi muhakkak ki şart ama yeterli değildir. Toplumda ve genç nesillerde fikir ve sanat heyecanının gelişmesi, ufukların açılması, kabiliyetlerin teşviki gerekmektedir.
Sözün kısası; özlediğimiz dünyayı, özlem içinde insanlığa anlatmalı, sanat ne kadar evrensel olmuş olsa da, her sanatçının bir milleti var.
gökhan
3 nisan 2007